-“ŞİMDİ IŞIKLARI YAKIP, AMPÜLÜ SÖNDÜRME ZAMANIDIR...”
-“CHP İKTİDARINDA YETİM HAKKI
YİYENLERİN DOSYALARINI TEKERLEKLİ SANDALYEYLE DEĞİL,KAMYONLARLA,
KAMYONETLERLE ANAYASA MAHKEMESİNE GÖTÜRECEĞİZ.HESAP SORACAĞIZ''
-''HER ŞEYİ AFFEDERİZ, KUL HAKKI YİYENLERİ AFFETMEYİZ''
-''DERSE Kİ SAYIN BAŞBAKAN, 'KİM
BU KUL HAKKI YİYENLER?' ETRAFINA BAKSIN, AYNAYA BAKSIN; İHALEYE FESAT
KARIŞTIRAN, NAYLON FATURACI, HAYALİ İHRACATÇI, SİYASETTE ZENGİNLEŞMEYİ
MAHARET SAYANLAR KİMDİR GÖRSÜN. BUNUN LAMI CİMİ YOK...”
-““BİZ HALKIMIZA HESAP VERMEYİ NAMUSLU BİR GÖREV KABUL EDEN SİYASET ANLAYIŞINDAN GELİYORUZ''
-''ELEŞTİRİLMEKTEN VE HESAP
VERMEKTEN KORKARSANIZ BUNUN SONU BASKICI REJİMDİR, KORKU
İMPARATORLUĞUNA GİTMEDİR, YURTTAŞIN AĞZINI AÇMAMASIDIR, BUNUN
SONU DEMOKRASİ DEĞİL, FAŞİZMDİR''
-''CHP'NİN İKTİDARINDA BİZE ELEŞTİREN MEDYAYA DA HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ SONUNA KADAR TANIYACAĞIZ''
-''TOPLUMUN HER KESİMİNE BASKI
UYGULANIYOR. EĞER SİZ AKP OLARAK BASKILARI, SİNDİRME POLİTİKALARINI
SÖYLEDİĞİNİZ GİBİ DEMOKRASİ ADINA, HUKUK ADINA, HAK ADINA, ÖZGÜRLÜKLER
ADINA YAPIYORSANIZ, ALIN O HAKKI DA, ÖZGÜRLÜĞÜ DE, DEMOKRASİYE DE
BAŞINIZA ÇALIN...”
-''AKP ARTIK TÜRKİYE'Yİ SAĞLIKLI YÖNETME GÜCÜNÜ KAYBETMİŞTİR. AKP TÜRKİYE İÇİN ARTIK BİR KARABASANDIR...”
-''BU HÜKÜMET HALKA HİZMET ETMEK
İÇİN DEĞİL, HALKA HÜKMETMEK, ZULÜM UYGULAMAK, HALKI BASKILAMAK, ONUN
ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ELİNDEN ALMAK İÇİN ÇABA HARCAR BİR KONUMA GELMİŞTİR''
-“CHP İKTİDARINDA KÖYLÜLER MAZOTU ÖTV'SİZ ALACAK, ÇİFTÇİNİN ALIN TERİ DE KARŞILIĞINI BULACAK...”
-“AKP İKTİDARINDA, BİR İKİSİ
HARİÇ, ÜNİVERSİTELERİN SESİNİN ÇIKTIĞINI DUYDUNUZ MU? HUKUKUN ASKIYA
ALINDIĞI BİR DÜZENDE, ÖNCE HUKUK FAKÜLTELERİNİN BUNA KARŞI ÇIKMASI
GEREKMEZ Mİ?”
-“EMEKLİLER SOSYAL DEVLETİN TAPU SENEDİ, VARLIK NEDENİDİR''
-“EMEKLİLERE SESLENİYORUM AKP
SİZİ İKİNCİ, SINIF YAPTI. BU ÜLKENİN 2. SINIF YURTTAŞI OLMAYI
KABUL ETMİYORSANIZ, SEÇİM SANDIĞI ÖNÜNÜZE GELECEK, CHP’YE OY VERİN
KENDİNİZE 1. SINIF YURTTAŞLIK YOLUNU AÇIN”
-''EY EMEKLİ, ANAYASA MAHKEMESİNE
GİDİP, AYLIĞINIZDAN YÜZDE 1 KESİLMESİN DİYE MÜCADELE EDEN CHP'YE Mİ
GÜVENİYORSUN, YOKSA AYLIĞINDAN YÜZDE 1'İ KESİP SENİ AÇLIĞA MAHKUM EDEN
AKP'YE Mİ GÜVENİYORSUN?''
-“AKP, EMEKLİNİN 18 YAŞINI
DOLDURAN AMA EVLENMEYEN KIZININ SAĞLIK SİGORTASI PRİMİ YATIRMAMASI
DURUMUNDA SAĞLIK HİZMETLERİNDEN YARARLANMAMASI İÇİN YASA ÇIKARDI. ALLAH
AŞKINA, TASARRUF İÇİN BULA BULA EMEKLİNİN 18 YAŞINI DOLDURMUŞ KIZINI MI
BULDUNUZ? TASARRUF BU MU? İKİ DOLANDIRICILIĞI, YOLSUZLUĞU ÖNLESEYDİNİZ
BUNU KARŞILARDINIZ. FATURAYI NİYE EMEKLİNİN KIZ ÇOCUĞUNA
ÇIKARIYORSUNUZ?''
-''EMEKLİYE VERİLMEYEN MİLLİ GELİR
ARTIŞINDAKİ PAYLAR KİME GİTTİ, EMEKLİ EZİLDİ AMA TÜRKİYE’DE DOLAR
MİLYARDERİ SAYISI ARTTI? EMEKLİLERİMİZ BUNU DA EMEKLİ KAHVESİNDE
DÜŞÜNSÜN''
-''BAŞBAKAN GEÇİNEMİYORUM
DEMİŞTİ. EŞLERİ HARİÇ 9 MİLYON EMEKLİMİZ SORMAYACAK MI; SAYIN BAŞBAKAN
SEN ALDIĞIN 10 BİNLE GEÇİNEMİYORSUN, BEN ALDIĞIM 500-600 LİRAYLA NASIL
GEÇİNİYORUM, SEN HİÇ BUNU DÜŞÜNDÜN MÜ DİYE?''
-''CHP İKTİDARINDA, MİLLİ GELİR
ARTIŞINDAN EMEKLİ AYLIKLARINA YANSIMA OLACAK, SOSYAL GÜVENLİK DESTEK
PRİMİNİ AŞAMALI OLARAK KALDIRACAĞIZ VE İNTİBAK YASASINI ÇIKARACAĞIZ''
-“EMEKLİ KARDEŞLERİME
SESLENİYORUM: SANDIK GELİYOR.EŞLERİNİZ HARİÇ 9 MİLYON EMEKLİSİNİZ,
EŞLERİNİZİ, ÇOCUKLARINIZI DA ALIN YANINIZA VE SANDIĞA GİDİN. KENDİ
MAKUS TALİHİNİZİ KENDİ İRADENİZLE KURTARIN, TÜRKİYE'Yİ DE AYDINLIĞA
ÇIKARIN. SOSYAL DEVLETİ KURALIM, REFAHI HEP BERABER TABANA YAYALIM.''
-''EĞER ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE, EMEKLİLER YİNE AKP'YE OY VERİRLERSE, İKİ ELİMİZ EMEKLİLERİN YAKASINDA OLACAK''
-GENEL BAŞKAN KILIÇDAROĞLU
KONUŞMASINA BAŞLARKEN, GRUP TOPLANTISINA KATILAN İSTANBUL İL BAŞKANI
BERHAN ŞİMŞEK’İ SELAMLADI VE ''İSTANBUL İL BAŞKANIMIZDAN İSTANBUL'UN
TÜMÜNÜ İSTİYORUZ. DEĞERLİ HİZMETLER VEREN SAYIN GÜRSEL TEKİN İLE
BERABER ÇALIŞTIK, VAROŞLARA GİRDİK. SİZ DE AYNI ÇABAYI GÖSTERECEKSİNİZ.
GENEL MERKEZ OLARAK BİZ DE SİZE HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ''DEDİ.
-''SAYIN BAŞBAKAN'IN YAPTIĞI
DEDİKODU ÜRETEREK BAŞKA PARTİLERİN İÇ İŞLERİNE KARIŞARAK, SUNİ
GÜNDEMLER ÜRETEREK TÜRKİYE'Yİ GERÇEK GÜNDEMİNDEN KOPARMAKTIR''
İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) -
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Biz konuşurken Recep Bey gibi
camdan değil, candan konuşuyoruz'' dedi.
CHP Grup Genel Kurulu’nda güncel
olayları değerlendirirken, “Şimdi ışıkları yakıp, ampülü söndürme
zamanıdır...” diyen ve konuşması sık sık alkışlarla kesilen Genel
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi;
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN; 15.06.2010 TARİHİNDE GRUP GENEL KURUL TOPLANTISINDA
YAPTIĞI KONUŞMA
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU – Hepinize teşekkür ediyorum.
İstanbul İl Başkanımız burada. İstanbul İl Başkanlığından İstanbul’un
tümümü istiyoruz. (Alkışlar) Geçmişte değerli hizmetler veren Sayın
Gürsel Tekin’le birlikte çalıştık, varoşlara girdik. Siz de aynı çaba
göstereceksiniz. Genel Merkez olarak da biz her türlü desteği vereceğiz
Sayın Şimşek.(Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, geçen hafta sonu Tokat ve Amasya’ya gittik.
Daha önce yaptığımız gezilerin benzerini yaptık. Turhal’a, Zile’ye
gittik ve sonrada Tokat, bizim beklediğimizin de ötesinde bir miting
yapmak zorunda kaldık. Amasya’ya gittik. Amasya’da daha önce 90 oy,
sonra 148 oy aldığımız ilçeye gittik, Hamamözü’ne. Orada da
yurttaşlarımızla sohbet ettik, beraber konuştuk, onların sorunlarını
dinledik. Sonra, Suluova, Mecitözü, Çoruma bağlı, Gümüşhacıköy ve
Merzifon’a gittik. Amasya’da yine güzel bir toplantı yaptık,
Amasyalılarla buluştuk ve vardığımız kanaat şu: Amasya’da, son sekiz
yılda Amasya’nın merkezine AKP tek çivi bile çakmış değil. Yaptığı bir
iki yatırım var, onlar da bitmiş değil. Amasya kan kaybediyor, Amasyalı
kan kaybediyor. Amasyalılara düşen bir görev var. Önümüzdeki
seçimlerde, Amasya’da halkın iktidarını Amasya’da kurmak. (Alkışlar)
Amasya’da organize sanayi bölgesinde AKP’den önce 26 fabrika varmış,
bugün fabrika sayısı 11’e düşmüş. 3 800 çalışanı var, işçisi var
Amasya’da, bugün çalışan sayısı 483’e düşmüş. Ayrıca, Amasya’da
organize sanayi bölgesinin büyümesini de hükümet istemiyor. Yapılan
bütün girişimlere hükümet izin vermiyor. Yine gördüğümüz tablo, Amasya
ve Tokat’ta da gördük, çiftçi gerçekten perişan vaziyette. Hacizli,
hapis tehlikesiyle karşı karşıya, icra dosyaları var, elektrik ve banka
borçlarının yükü altında ezilmiş durumda. Bu ikisi köylüyü müthiş
şekilde tehdit ediyor.
Esnafın da bu süreçte perişan olduğunu biliyoruz. Yine, esnaflar
şunu söylediler bize: “Sözde bir sicil affı çıktı ama çıkan af sadece
sözde kaldı. Sicil affından yararlanamıyoruz, sicil affı yine
Demokles’in kılıcı gibi üstümüzde duruyor.
Tokat’ta, değerli milletvekilleri, miting meydanında bir şeyi
seslendirdik. 30 Ekim 2002’de, Sayın Başbakan Tokat’ta şu konuşmayı
yapıyor: “Şekerpancarından kotanın, tütündeki yanlışlıkların bizimle
kalktığını göreceksiniz. Çiftçi bizimle traktörüne mazot koyacak. Yakın
ışıkları, Türkiye boydan boya aydınlansın; yakın ışıkları herkese iş
bulalım.” 30 Ekim 2002, söyleyen Recep Tayip Erdoğan.
Şimdi, 1- Tokat’ta ışıklar yakıldı, AKP’ye güven verildi, AKP’ye oy
verildi ama şekerpancarından kota kalkmadı, daha da ağır bir kota
geldi; tütündeki sorunlar bitmedi, tütün üreticisi perişan edildi.
Traktöre konacak mazotu sözde AKP iktidarı sağlayacaktı, dünyanın en
pahalı mazotunu siz çiftçiye vermeye kalktınız, hâlâ veriyorsunuz.
“Yakın ışıkları, Türkiye boydan boya aydınlansın” deniyor ve “yakın
ışıkları biz herkese iş bulalım” deniliyor. Geldiğimiz noktada
Tokatlılara bir görev düşüyor. Işıkları yaktılar, şimdi ampulü
söndürmenin zamanıdır. (Alkışlar)
Sayın Başbakan çok sık övünür. “Bizim geçmişte ne söylediğimizi
sorgulamak istiyorsanız sorgulayın getirin önümüze koyun. Biz o
sözlerin hep arkasında durduk ve verdiğimiz sözleri yerine getirdik”
diye. 2002’de Tokat’ta verdiği sözlerden, Sayın Başbakanın dediğini
yaptık, bakalım dedik ne kadarını yerine getirmiş. Hiçbirisini yerine
getirmiş değil.
Bir başka gerçek daha arkadaşlar. AKP, artık Türkiye’yi sağlıklı
yönetme gücünü kaybetmiştir. AKP, Türkiye için artık bir karabasandır.
AKP, Türkiye’yi yönetme gücünü kaybetmenin ötesinde günlük kısır
tartışmalara mahkûm olan ve halkın gündemini çalarak onun gerçeklerden
kopmasını sağlayan bir konuma gelmiştir. Halkın sorunlarından
kopmuştur, çözüm de üretemez noktaya gelmiştir. Sayın Başbakanın
yaptığı, dedikodu üreterek, başka partilerin iç işlerine karışarak,
suni gündemler yaratarak Türkiye’yi gerçek gündeminden koparmaktır. Ama
bizim görevimiz var. Biz, Türkiye’nin gündemini halkın önüne her zaman
koymaya kararlıyız ve aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Bakınız, bir
açılım söylemiyle başladılar, açılımdan bu yana verdiğimiz şehit sayısı
118. Son olarak, terörle mücadele eden kocacının yalnız bırakmamak
için, o zor koşullarda eşinin yanında olan Pınar Akdağ’ın şehit
edilmesi de hepimizin, milletimizin yüreğini burktu. (Alkışlar) Öyle
bir noktaya geldik ki neredeyse Sayın Başbakan şehitleri suçlayacak.
Akılla mantıkla bağdaşır yönü yok bunun. Diyorum ya, zemin
kaybediliyor, zemin kayıyor, zemin kaybettikçe AKP daha baskıcı bir hâl
almaya başladı.
Son bir ayda kömür ocaklarında yitirdiğimiz işçilerimizin sayısı 31,
2’sinin cesedine hâlâ ulaşılamadı. 21’nci Yüzyıldayız, teknolojimiz var
ama 2’sin cesedine hâlâ ulaşılamadı. Bu hükümet halka hizmet etmek için
değil, halka hükmetmek, zulüm uygulamak, halkı baskılamak, onun
özgürlüğünü elinden almak için çaba harcayan bir hükümet konumuna
gelmiştir. (Alkışlar) Anadolu kaybediyor, Türkiye kan kaybediyor ama
feryatlar maalesef özgürce dışarıya yansıtılmıyor. Gittiğimiz
toplantılarda, daha doğrusu illerde toplantılar da yapıyoruz,
vatandaşlarla buluşuyoruz ama bunun yanında oradaki ticaret odası,
sanayi odası, esnaf odası, ziraat odası gibi pek çok kuruluşlarla da
bir araya geliyoruz. Doğrudan onların yöneticileriyle bir araya gelerek
onların sorunlarını öğrenmeye çalışıyoruz nedir sizlerin derdi diye.
Karşılaştığımız tablo nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Bizimle
konuşmak istiyorlar ve şunu söylüyorlar: “Acaba sizinle yapacağımız
konuşmayı medyanın olmadığı bir ortamda yapabilir miyiz?” Şaşırdım.
Niye dedik. “Çünkü sizinle konuşur, dertlerimizi anlatırsak ertesi gün
vergi denetçileri bizim kapımızın önüne gelir.” Bu baskıyı, biz sadece
sanıyorduk ki Ankara’da, İstanbul’da ve medya üzerinde var. Bu baskı
Anadolu’nun her tarafında var ve gittikçe de yayılıyor. (Alkışlar)
Bakın son tipik örneğini bugün bir gazetecimiz kendi köşesinde işlemiş.
Bir arkadaşımız kitap yazıyor. Yazdığı kitap dolayısıyla cumhuriyet
savcılıkları soruşturma açıyorlar. Hadi, açabilirler diyelim, ama daha
önemlisi o kitabı basan yayınevine derhal vergi denetim elemanları
gönderiliyor. Bu ne adına yapılıyor? Demokrasi adına, hukuk adına, halk
adına, özgürlükler adına yapılıyor bu. Onun için her yerde söyledik,
burada da söyleyeceğiz. Eğer siz bunları demokrasi adına, hukuk adına,
hak adına, özgürlükler adına yapıyorsanız alın o hakkı da, özgürlüğü
de, demokrasiyi de başınıza çalın. (Alkışlar) Tam bir korku
imparatorluğu yaratmış durumdalar. Vatandaş telefon ediyor. “Efendim,
acaba telefonda söyleyebilir miyim?” Nedir sorun? “Bizi dinliyorlar”
Nereden çıktı bu? Nasıl oldu bu? Ama buradan yurttaşlarımıza söz
veriyoruz. Halkın iktidarında, yani CHP’nin iktidarında özgürlükler
sonuna kadar olacak, demokrasi sonuna kadar olacak, haklar sonuna kadar
kullanılacak.(Alkışlar)
Yine CHP’nin iktidarında, bizi eleştiren medyaya da hak ve
özgürlükleri sonuna kadar tanıyacağız. (Alkışlar) Çünkü biz, halkımıza
hesap vermeyi namuslu bir görev kabul eden siyaset anlayışından
geliyoruz. (Alkışlar) Biz, birileri gibi hesap vermekten korkmuyoruz,
eleştirilmekten korkmuyoruz. Eleştirilmekten ve hesap vermekten
korkarsanız bunun sonu baskıcı rejimdir, bunun sonu korku
imparatorluğuna gitmedir, bunun sonu yurttaşın ağzını açmamasıdır;
bunun sonu demokrasi değil, bunun sonu faşizmdir. (Alkışlar)
Kendi medyanızı yaratacaksınız, kendi gücünüzü oluşturacaksınız,
kendi iş adamınızı oluşturacaksınız, bu olmaz, bu yanlıştır;
demokrasilerde bunlar olmaz. İş adamları A partisini tutar, B partisini
tutar, siz iktidar olarak her işadamının karşılaştığı engeli
kaldıracaksınız. Onun rekabet edebileceği bir ortamı yaratacaksınız.
Siyaseti iş dünyasına, medya dünyasına sokmak doğru değildir. Eğer bunu
yaparsanız toplumu ayrıştırırsınız. Ayrıştırdığınız içindir ki toplum
zaten bu noktaya geldi. Bir birleşelim, entegre olalım, dost olalım,
beraber yaşayalım, farklı düşünceler ama özgürlük içinde dile getirelim
diyoruz. Onlar, özgürlüğü bile kabul etmiyorlar. Özgürlüğü özgürlük
kavramı içine hapsediyorlar ve özgürlüğü, özgürlüğü kullanarak baskı
kuruyorlar toplumun üzerinde. Düşünebiliyor musunuz, AKP iktidarı
döneminde bir iki üniversite hariç üniversitelerin sesinin çıktığını
görüyor musunuz? Hukukun askıya alındığı bir rejimde, bir düzende, bir
yapıda, bir iktidarda, önce hukuk fakültelerinin buna karşı çıkması
gerekmez mi? Ama her yeri ele geçireceksiniz, her yer, her ortam sadece
sizin düşüncelerinizi dinlendirecek ve buna siz buna demokrasi
diyeceksiniz, bu doğru değil.
Değerli milletvekilleri, geçen Salı günkü konuşmamda ağırlığı tarıma
vermiştik, tarımda yaşanan dramları söylemiştik ve CHP olarak tarımda
neler yapacağımızı da ifade etmiştik ve şunu bu kürsüden açıkça ifade
etmiştik: Halkın iktidarında, yani CHP’nin iktidarında köylü ÖTV’siz
mazotu alacak ve traktörüne koyacaktır. (Alkışlar) Çiftçi alın terinin
karşılığını alacak. Çıkardıkları yasaya sahip çıkmadılar, o yasaya biz
sahip çıkacağız, çiftçinin hak ettiği desteği sonuna kadar vereceğiz.
(Alkışlar) Ama bugün farklı bir tablo, farklı bir gündemimiz var, bugün
emeklilerden söz edeceğiz. (Alkışlar)
Bakınız, 9 milyonu aşkın emeklimiz var. Eşleriyle beraber 13-15
milyon arasında değişiyor. Emeklilere AKP’nin yaptığı oyunları
anlatacağım ve onlara bir şeyler söyleyeceğim. Önce, emekliye bakalım,
emekli kimdir? Emekli, gençliğinde çalışan, üreten, alın teri döken,
evine helal lokma götüren, çoluk çocuğunu besleyen, zamanı gelince ve
şartlar oluşunca da yasaya göre emekli olup aylığını alıp köşesine
çekilen kişi demektir. Yaşlılığında huzur içinde torunlarıyla beraber
yaşayan kişi demektir emekli, emekli budur. Çalışırken gezmediği,
görmediği yerleri emekli olunca gezip görmek, dünyayı görmek, tanımak
ister, emekli budur. Ama emekli, bu hakkını birileri lütuf verdi diye
kazanmaz. Emekli, emekli olmak için çalışırken primini ödeyen,
karşılığını almak isteyen kişidir. Emekli, sosyal devletin tapu
senedidir, sosyal devletin varlık nedenidir emekli. Bu açıdan emekliler
çok önemlidir. Şimdi, emekliler de diğer vatandaşlar gibi bu ülkede
yaşıyorlar. Hiç kimseyi ötekileştirmeyiz derken, emekliyi de
ötekileştirmeyeceğiz. Emekliyi de bu ülkenin ikinci sınıf yurttaşı
konumuna düşürmeyeceğiz. Emekli de diğer yurttaşlar gibi bu ülkenin
birinci sınıf yurttaşıdır diyeceğiz. Ama emeklilere, Adalet ve Kalkınma
Partisi, nasıl bir adalet ve nasıl bir kalkınmaysa, emeklileri ikinci
sınıf yurttaş konumuna koydu. 5510 sayılı Yasa, 55’inci madde dedi ki,
“Emeklilere milli gelir artışından pay verilmeyecek” Ne demek bu?
Emeklilerin çocukları çalışıyor, üretiyor, kazanıyor, katma değer
yaratıyor, yaratılan katma değerin hakça bölüşülmesi lazım. Ama yasa
diyor ki, evet, bölüşeceğiz ama emeklileri şu tarafı alıyorum. Onlar bu
ülkenin ikinci sınıf vatandaşı, onlara milli gelir artışından pay
vermeyeceğim.
Soru 1: Emekli yurttaşlarıma sesleniyorum. Siz bu ülkenin ikinci
sınıf yurttaşı olmayı kabul ediyor musunuz? (Alkışlar) Eğer bu ülkenin
ikinci sınıf yurttaşı olmayı kabul etmiyorsanız bir yıl sonra seçim
sandığı önünüze gelecek, kendinize birinci sınıf yurttaşlık yolunu
açın. (Alkışlar)
Yine emekli kardeşlerime soruyorum: AKP iktidarı döneminde
Türkiye’de çok önemli bir gelişme oldu. Diyeceksiniz ki nedir bu önemli
gelişme? Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı Japonya’yı geçti.
Soru 2 : Size verilmeyen o milli gelir artışındaki paylar kime gitti
acaba dolar milyarderi sayısı arttı? Bunu da oturun düşünün emekli
kahvesinde, bu da ikinci soru. (Alkışlar)
Biliyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi emeklileri sevmiyor,
emeklileri dışlamış durumda. Nereden çıktı bu emekliler, ne güzel
işimizi götürüyorduk ve neden sevmediğini sorun. Niye emeklileri
sevmiyor Adalet ve Kalkınma Partisi? Çünkü AKP, sosyal devleti
istemiyor, sosyal devlet kavramı yok. Sosyal devlet nedir? Yaratılan
katma değerin hakça bölüşülmesi demektir. Hakça bölüşmeyip birisini
ikinci sınıf yurttaş konumuna getirirseniz sosyal devletin dibine
dinamiti koymuş olursunuz. O dinamit emeklinin kahvesindedir, emeklinin
evindedir; ya patlayacak, ya patlayacak, yani seçim sandığında bu
dinamitin yönü de şekli de belli olacak, hep beraber göreceğiz.
Şimdi, AKP, sosyal devlete karşıdır, emekliye karşıdır derken, her
hâlde diyeceksiniz bir iki örnek verirsen iyi olur, biz de kahvede
konuşuruz bunu. O örnekleri de vereyim. Bakın, bunlar bir yasa
çıkardılar. Dediler ki, emekli aylıklarından yüzde 1 sağlık sigortası
primi keseceğiz. Bakın, dikkatinizi çekiyorum. Çalışandan değil, emekli
aylığından kesilecek diye yasa çıkardılar. Biz itiraz ettik. CHP olarak
dedik ki, yaptığınız yanlış. Emekli aylığından kesinti olur mu? İnsaf
diye bir şey var. Bu adamcağız çalışırken sağlık sigortası primi ödedi,
iş kazası ödedi, meslek hastalığını ödedi, emeklilik sigortasını ödedi,
emekli olduktan sonra nasıl istersin bunu? Ne yaptık? Anayasa
Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Niye iptal etti?
Bu, sosyal devlet ilkesine aykırıdır diye iptal etti. Ne diyor Recep
Bey? “Bunlar Anayasa Mahkemesine gidiyorlar” bizi suçluyor. Şimdi,
emeklilere soruyorum: Anayasa Mahkemesine gidip senin aylığından yüzde
1 sağlık sigortası primi kesilmesin diye mücadele eden CHP’ye mi
güveniyorsun, yoksa aylığından yüzde 1’i kesip seni açlığa mahkûm eden
AKP’ye mi güveniyorsun? (Alkışlar) Onun için söylüyoruz. Mutlaka
emeklimiz, 9 milyon emeklimiz, biri iki değil, bin değil, on değil, 9
milyon emeklimize sesleniyorum ve onların eşlerine sesleniyorum. Biz
sizin hakkınızı her yerde ve her ortamda savunduk. Bu örnek yetti mi?
Hayır. Bir örnek daha vereceğim size. Şimdi, biliyorsunuz, esnaf ve
sanatkârlarımız var; berberimiz var, lokantacımız var, terzimiz var,
nalburumuz var, kırtasiyecimiz var, kitapçımız var, hayatın her
alanında günlük yaşamımız içinde karşılaştığımız binlerce esnafımız
var. Esnafın zaten emekli aylığı çok düşük. Çalışıyor, primini ödüyor,
sonra emekli zamanı gelince gidip dilekçisini verip emekli oluyor. Ama
emekli olduktan sonra dediler ki, “çalışırsan senden yüzde 10 sigorta
primi keseriz.” Ama şu hakkı verelim: Bu uygulama AKP’den önce idi,
AKP’yle başlamadı, doğruya doğru. Ama bunlar ne yaptılar? Bunlar
dediler ki, bu esnaftan kesilen yüzde 10 az, biz bunu yüzde 40
yapacağız ve kanun çıktı. CHP itiraz etti ve Anayasa Mahkemesine
gittik. Dedik ki, bir emeklinin aylığının neredeyse yüzde 50’sini
kesiyorsunuz. Bunun sosyal devletle ilgisi var mı? Adaletle ilgisi var
mı? Hukukla ilgisi var mı? İnsan haklarıyla ilgisiyle var mı? Ne yaptı
Anayasa Mahkemesi? Dedi ki, Cumhuriyet Halk Partisi haklıdır, bunu
iptal ediyoruz, sen yeni bir düzenleme yap. Şimdi, 9 milyon emekliye ve
onların eşlerine bir daha sesleniyorum. Sizin hakkınızı savunan CHP mi
sizin yanınızda, yoksa sizin aylığınıza göz koyan AKP mi sizin
yanınızda? (Alkışlar)
Şimdi, AKP’ye göre biz suçluyuz, çünkü biz Anayasa Mahkemesine
gittik. Yani emeklinin hakkını koruyacaksın, suçlusun; işçinin hakkını
koruyacaksın, suçlusun; köylünün hakkını koruyacaksın, suçlusun;
demokrasiyi koruyacaksın, suçlusun; ne zaman suçsuz olursun? Recep Bey
konuşur, sen alkışlarsan, diyecek ne kadar konuşuyor, ne güzel
alkışlıyor diye. (Alkışlar) Dost acı söyler. Biz dostuz emeklilerle.
Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Emekten yanayız, emekliden yanayız,
alın terinden yanayız, ezilmişten yanayız, yoksuldan yanayız. Biz
konuşurken Recep Bey gibi camdan değil, candan konuşuyoruz biz.
(Alkışlar) Onun için diyoruz ki emeklilere, 9 milyon emekliye ve
onların eşlerine sesleniyorum. Biz size sahip çıktık, kusura bakmayın
ama, sizin önemli bir kitleniz de gidip AKP’ye sahip çıktı. Bu akıl
tutulmasını önümüzdeki sandıkta gidermek zorundayız. Kendi hakkına
sahip çıkamayan ülkesinin hakkına sahip çıkamaz. O nedenle emeklilere
söylüyorum. Emeklilerle ilgili projelerimizi de anlatacağım biraz sonra
ama emekli bu toplumda hak ettiği yere gelmek zorundadır ama bize
destek verirse gelir. Destek vermezse bilin ki önümüzdeki süreçte
emekli bugün içinde bulunduğu koşullardan çok daha kötü koşullara
gelecektir, çünkü AKP’nin temel felsefesi budur. Ne kadar çok yoksulluk
artarsa, emekli de bir lokma bir hırkaya muhtaç olursa, bir kilo
makarnaya, bir kilo bulgura muhtaç olursa o zaman AKP diyecek ki, işte,
tam benim istediğim kıvama geldi. Bu kıvama gelmeye emekliler hazır mı?
O zaman yapacağımız şey çok açık. Sandık geliyor, ders vermek. Hani,
diyordu ya, 2002’te Tokat meydanında “Yakın ışıkları, şunu yapacağız
bunu yapacağız…” Millet ışıkları yaktı, sonucunu gördü. Şimdi, o ampulü
söndürüp gerçek ışığın nerelerde nasıl olacağını milletin göstermesi
lazım.
Şimdi, emekli kardeşlerime çok çarpıcı bir gerçek daha anlatacağım,
emekli kardeşlerime bir şey daha anlatacağım, beni iyi dinlesinler.
Sayın Başbakan, 3 Mart 2004’te gazeteci Murat Çelik’le bir röportaj
yapıyor. Röportaj çok ilginç aslında. Başbakanla sohbet ediyorlar.
Başbakana diyorlar ki “Siz ticaretle uğraşıyorsunuz, niye ticaretle
uğraşıyorsunuz?” diye. Yani artık Başbakan oldunuz, o işleri
bıraksanız. Diyor ki, “Ben ticaret yapmazsam, oradan para kazanmasam bu
maaşla geçinemem” diyor. Sayın gazeteci arkadaşımız diyor ki, “Ne kadar
maaş alıyorsunuz Sayın Başbakan?” “Milletvekili maaşım artı Başbakan
olduğum için ek para, ticaretten kazancım olmasa bununla geçinemem.”
Şimdi, 9 milyon emekliye ve onların eşlerine sesleniyorum. Bizim
Başbakanımız ve hiçbir başbakan taksi parası ödemez, dolmuş parası
ödemez, uçak parası ödemez, okul masrafı, bu başbakanımızın okul
masrafı da yok zaten, peki Allah aşkına, bu 9 milyon vatandaş şunu
sormayacak mı? Sayın Başbakan, sen aldığın 10 bin lira ile
geçinemediğini söylüyorsun, ben 500-600 lirayla nasıl geçiniyorum, sen
hiç bunu düşündün mü? (Alkışlar) Ve Sayın Başbakan gidiyor Schroder’le
“Sizin başbakan ne kadar maaş alıyor, biz ne kadar alıyoruz? Onun
aldığı çok fazla, bizim aldığımız çok az” diye bir de dertleniyor. Yani
emeklinin içinde bulunduğu duruma bakın, Başbakana bakın. Onun için
söylüyorum, bundan camdan konuşuyorlar, candan değil. Bunlar vatandaşı
aldatıyorlar. Vatandaşa doğruları söylemiyorlar, vatandaşı
kandırıyorlar, kandırdıkları içindir ki vatandaş bu noktada. Şimdi,
emekli arkadaşlarımdan bir şey istiyorum. Diyecekler ki, Sayın
Başbakan, ilk yurt dışı gezisine çıktığında o ülkenin başbakanına sor
bakalım, oradaki emekliler ayda kaç lira para alıyorlar? Öyle değil mi?
Sorsun ve millete açıklasın. (Alkışlar) Seçimler geliyor, emeklinin
önünde iki seçenek var. Bir, emekliler derlerse ki biz bu ülkenin
birinci sınıf vatandaşıyız. Bu ülkede yaratılan katma değerden biz de
pay almak istiyoruz. Bunun çözümü budur diyorlarsa çözüm, eşittir
halkın iktidarı, eşittir Cumhuriyet Halk Partisi, çözüm bu. (Alkışlar)
Ama emekli kardeşlerimiz diyorlarsa ki, ya, bizim aldığımız emekli
aylığı zaten fazla geliyor bize. Yurt dışı, yurt içi gezilerle idare
ediyoruz biz bu parayı. Efendim, gül gibi geçinip gidiyoruz. O zaman
çözüm de şu: Çözüm, eşittir AKP, eşittir oylarını oraya versinler, bunu
da açık söylüyorum. Eğer önümüzdeki seçimlerde yine emekliler gider
AKP’ye oy verirlerse, iki elimiz emeklilerin yakasında olacak.
(Alkışlar) Bunu da çok net söylüyorum.
Sayın Başbakan, biz Anayasa Mahkemesine gidiyoruz diye şikâyetleri
var. Efendim, işte, “TOKİ konutlarının altına tekerlek koyarak bunlar
Anayasa Mahkemesine gideceklerdi” demiş. Duble yolları rulo yapıp
götüreceklerdi demiş. Tabii Başbakan, Türkiye’nin gündeminden koptuğu
için ne söyleyeceğinin aslında o da farkında değil. Ama ben şunu
söyleyeyim: Sayın Başbakan hiç meraklanmasın. Halkın iktidarında yetim
hakkı yiyenlerin dosyalarını tekerlekli sandalyelerle falan değil,
onları güzel kamyonlarla, kamyonetlerle Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz. (Alkışlar) Sayın Başbakan şunu unutmasın, kesinlikle
unutmasın: Kul hakkı yiyenleri sonuna kadar takip edeceğiz. (Alkışlar)
Derse ki Başbakan, ya, kim bu kul hakkı yiyenler? Etrafına baksın,
aynaya baksın, kalpazan kimdir, ihaleye fesat karıştıran kimdir, naylon
faturacı kimdir, hayali ihracatçı kimdir görsün ve siyasette
zenginleşmeyi maharet yapanlar kimdir görsün. Onun için diyoruz zaten,
kul hakkı yiyenlerden hesap soracağız diye. Bunun lamı cimi yok, her
şeyi affederiz, kul hakkı yiyenleri affetmeyeceğiz. (Alkışlar)
Emekli kardeşlerime bir şey daha söylemek istiyorum. Bununla kalsa
yine yetineceğiz. Diyeceğiz ki, hadi ne yapalım, bunu sineye çektik,
AKP’ye oy verdik. Bunlar bir şey daha yaptılar. Diyelim ki emeklinin
bir kızı var. 18 yaşını doldurdu ama evlenmedi. Diyor ki AKP, kanun
çıkardı, 18 yaşını doldurdu. Kusura bakma, sağlık sigortası primini
yatırmazsa ben ona sağlık hizmeti vermem. Eskiden böyle miydi? Hayır.
Eskiden kız çocuğu evlenmediği sürece anne ve babanın sağlık
sigortasından ömür boyu yararlanırdı. Allah aşkına, tasarruf yapa yapa,
bula bula emeklinin 18 yaşını doldurmuş, evlenmemiş kız çocuğunda mı
buldunuz siz? Alkışlar) Tasarruf bu mu? İki dolandırıcının bedelini
alsaydınız bunu yine karşılardınız, iki yolsuzluğu önleseydiniz yine
bunu karşılardınız, faturayı niye emeklinin kız çocuğuna
çıkarıyorsunuz? Üstelik bu yasa, yani kız çocuklarının anne ve babanın
sağlık sigortasından yararlanması 1950’lerden beri böyle. Türkiye’nin
koşulları var. Kız çocuklarını doğru dürüst okutmamışız, okula
göndermiyoruz. Evlenmedi diyelim, ne olacak? Prim yatır. Nereden
yatıracak? Bir de emekli aylığından prim yatıracak ki sağlık hizmeti
alsın. Onun için diyorum, bu AKP’de, samimim olarak söylüyorum, insan
haklarına saygı diye bir kavram yoktur ve AKP’de yoksulu koruyalım diye
bir anlayış yoktur. Bunların anlayışı yoksulu korumak değil, yoksulun
yoksulluğunu sömürerek oya dönüştürmektir, buna isyan ediyoruz biz
zaten. (Alkışlar)
Emeklilerin bir beklediği daha var, intibak yasası, ne zaman çıkacak
diyorlar? Ben söyleyeyim. AKP iktidar olduğu sürece hayatta
çıkarmazlar. Çıkaramazlar, çünkü emekliyi sevmiyorlar ki. Emekliyi
ezmek onların hoşuna gidiyor, emekliyi yüceltmek değil, emeklinin
onurunu korumak değil. Fazla prim yatırmışım, az aylık alıyorum. Bu
haksızlığı kim kaldırabilir? Halktan yana olan bir iktidar
kaldırabilir, halkın iktidarı kaldırabilir, Cumhuriyet Halk Partisi
kaldırabilir, onu da buradan söylüyorum. (Alkışlar)
Bunlar, dediğim gibi, yasa çıkardılar, milli gelir artışından
emekliye pay verilmez diye. Çünkü malum, emekli dediğiniz nedir ki,
ezeceksiniz, bir köşeye atacaksınız, sömüreceksiniz, inançlarıyla
oynayacaksınız, etnik kimliğiyle oynayacaksınız, onu kendi tutsağınız
hâline getireceksiniz, ondan sonra diyeceksiniz ki gel bana oy ver.
Emeklinin uyanması lazım, gerçekleri görmesi lazım, çevresini görmesi
lazım, dünyayı görmesi lazım ve Cumhuriyet Halk Partisini görmesi
lazım. (Alkışlar) Enflasyon oranında pay vereceğiz. Ne kadar? İlk altı
ay yüzde 4,62 verdiler. İkinci altı ayda bakalım ne verecekler? Şimdi,
ben emekli kardeşlerime bazı rakamlar veriyorum. Kuru soğanda bir
yıllık artış yüzde 150, yeşil soğanda yüzde 71, patateste bir yıllık
artış yüzde 57,1, marulda bir yıllık artış yüzde 50,2, koyun eti
–Alabilirse- yüzde 46,6, sivri biber yüzde 46,3, dana eti –alabilirse-
yüzde 44,2. Hadi, pırasa alsın diyelim, pırasada bir yıllık artış
yüzde 35, hadi, ıspanak alsın diyelim, ıspanaktaki bir yıllık artış
yüzde 31,8; mutfaktaki enflasyon ortalama yüzde 36. Ne diyor Merkez
Bankası? Merkez Bankası diyor ki “Gıda enflasyonunda Türkiye
Cumhuriyeti dünya ikincisi.” Emekli bunu unutmasın. 4,6 maaşına zam
yapıyorlar, mutfaktaki enflasyon yüzde 36, gıda enflasyonunda da dünya
ikincisiyiz. Onun için diyorum, AKP emekliyi eziyor. Tasarruf deyince
önce aklına emeklinin aylığı geliyor, emeklinin evlenmemiş kızı
geliyor. İnsaf diye bir kavram yok bunlarda, çünkü kendileri artık
sırça köşkte oturuyorlar. Artık bunlar öyle bir toplumdan koptular ki,
toplumun sorunlarına kilitlenmek değil, toplumun sorunlarını bir köşeye
bırakmak durumunda kaldılar, suni gündemlerin peşinde gidiyorlar.
Bakın CHP olarak biz şu sözü veriyoruz: 9 milyon emeklimize ve
onların eşlerine diyoruz ki, CHP iktidarında kesinlikle milli gelir
artışından emekli aylıklarına yansıma olacak, bunun sözünü veriyoruz,
bir.
İki: Sosyal güvenlik destek primi, yani emeklinin aylığından
çalışırken kesilen sosyal güvenlik destek primini aşamalı olarak
kaldıracağız. (Alkışlar)
Üç: İntibak yasasını çıkaracağız.
Dört: O emeklinin evlenmemiş kız çocuğu, eskiden olduğu gibi, ölünceye
kadar anne ve babasının sosyal güvencesi altında olacak. (Alkışlar)
Konuşmamın başında söyledim, Amasya’daydık diye. Amasya, Ulusal
Kurtuluş Savaşı sürecimizde çok önemli bir yer alır. Amasya Tamimini
hepiniz bilirsiniz. Amasya Meydanında da söyledik biz bunu. Ne diyor?
“Milletin makûs talihini milletin azım ve kararı kurtaracaktır.”
Emekliler bizim halkımızın çok önemli bir parçası. Yine onların makûs
talihini onların azim ve kararı kurtaracaktır, bunu unutmayalım.
(Alkışlar) Biz aracıyız, söz veririz, verdiğimiz sözün arkasında
dururuz, diğerleri gibi yapmayız. Her şeyi yerinde ve dozunda yaparız.
Doğruyu söyleriz, söylediğimizin de hesabını kitabını yaparız, ondan
sonra konuşuruz. Onun için emekli kardeşlerime sesleniyorum, sandık
geliyor. 9 milyon emeklisiniz. Eşlerinizle beraber sandığa gidin,
sadece siz değil, çocuklarınızı da alın yanınıza, çünkü Recep Bey
farklı bir şey söyleyebilir, çocuklarınızı da alın yanınıza ve sandığa
gidin. Emekliye, yılların alın terine sahip çıkın. Kendi makûs
talihinizi kendi iradenizle kurtarın ve toplumu da, Türkiye’yi de
aydınlığa çıkarın. Sosyal devleti kuralım, refahı hep beraber tabana
yayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
|